Avrupa’da eskiyen yapı stoğunun sıfır karbon hedeflerine göre yenilenmesi gereği, iklim krizi ve deprem riskleri nedeni ile yaşam alanlarının doğal afetlere karşı dayanıklı hale getirilmesi ihtiyacı, gelişmekte olan ülkelerdeki artan alt/üst yapı talebi ve savaşlar sonucu oluşan yıkımlar inşaat sektörünün önemini tüm dünya için artırdı. Bu durum inşaat sektörünün dünya genelinde birçok ülkede gayri safi yurtiçi hasıladaki yerinin % 5-6’lardan % 9-10’lar civarına yükselmesine neden oldu.
Barınma ve alt yapı insanlığın birincil ihtiyaçlarından; sağlık, tarım, bilişim, ulaşım, enerji, savunma, hatta uzay ve havacılık sektörlerinin dahi işlemesi için inşaat sektörüne ihtiyacı var. Bu nedenle inşaat sektörünün dünya ekonomisindeki yeri göründüğünden çok daha fazla ve giderek de artıyor.
Sektörün finansal öneminin ötesinde, toplumun esenlik içinde yaşamasında, verimli bir şekilde çalışmasında, içtiği suyun, aldığı nefesin kalitesinde büyük önemi var. Buna rağmen inşaat dünyadaki teknolojik ve yönetimsel gelişmelerden en az nasibini alan sektör.
Bugüne kadar neredeyse sonsuz iş potansiyeline sahip olan inşaat sektörü, tüm dünyada ortaya çıkan ekonomik kriz ve daralma ile verimsiz ve ilkel iş yapış şekliyle yüzleşti. Bugün de inşaat sektörünün iş potansiyelinde daralma yok, ancak temel ihtiyaç olan bu projelerin gerçekleştirilmesi için finans bulunması büyük bir sorun haline geldi. Girişimci bakış açısı ile ifade etmek istersek; erişilebilir maliyetlerle hızlı ve kaliteli üretim ihtiyacı “çok büyük bir fırsat” haline geldi.
İnşaat sektörü olarak bu fırsatı değerlendirebilmek için bazı zorlukları çözmemiz gerekiyor. Artan hammadde ve işçilikmaliyetleri, hammadde kıtlığı, yaşlanan iş gücümüzün dijital dönüşüme olan mesafesi, çalışma koşullarının ağırlığı nedeni ile yeni neslin sektörü tercih etmemesi sonucu iş gücü sıkıntısısektörümüzün önünü tıkıyor. Bütün bu sıkıntıları aşmak için kökten değişim diğer sektörlerde olduğu gibi bizim de kapımızı uzun zamandır çalıyor.
İnsanlık, inşaat sektörü olarak bizden zaman- kalite- maliyet taahhütlerimizi yerine getirmekteki performansımızı iyileştirmemizi bekliyor. İnşa süreçlerimizin ve yapılarımızın:
• Çevre dostu olmasını,
• Mali olarak erişilebilir olmasını,
• Doğal afetlere karşı dayanıklı olmasını,
• Kullanıcılar için huzurlu ve esnek ortamlar yaratmasını ve
• Yaşam boyu performansının yüksek olmasını istiyor.
(kaynak: WEF- Shaping The Future of Construction Industry--6 challenges 2016 )
İnsanlığın mutluluğundan sorumlu olan inşaat sektörü olarak, iş yapış şeklimizi değiştirip bu sıkıntıları aşmamızın zamanı geldi.
Değişim ve belirsizlik tüm dünyayı ve sektörleri etkisi altına aldı. İnşaat sektöründen çağdaş bir endüstri yaratmak için eski zaferlerin egosundan kurtulmaya ihtiyacımız var, çünkü eski bildiğimiz doğrular yeni dünya düzeninde başarımızı engelliyor. Değişmemekte ısrar eden firmalarla ilgili kötü haberleri sık sık duyuyoruz. Sadece 1 Ocak – 17 Mayıs tarihleri arasında 391 inşaat firmasının konkordato ilan etmesibu haberler arasında yer alıyor. Sektörümüzün geçmişi yarım asrı aşan, uluslararası dev projelere imza atmış firmaları ile ilgili finansal kriz haberleri de giderek artıyor.
Daha düşük maliyetlerle daha kaliteli, daha çevreci ve daha kullanıcı dostu binaları daha hızlı üretmek mümkün mü?
İnşaat projelerinin önemli bir bölümü kontrolsüz ortamlarda, birbirini tanımayan ve sonrasında geri bildirim ve öğrenilmiş ders biriktirmeyen, öğrendiklerini sonraki projelereaktaramayan ekiplerle büyük bir israf içinde gerçekleştiriliyor.Her proje yeni ekiplerle yeni tedarikçilerle yeni fırtınalar altında nerede ise sıfır bilgi birikimi ile başlıyor. Süreç içinde bilgi akışı ve geri bildirim kopuyor, tasarımcı – tedarikçi – inşaatçı – satıcı – işletmeci – kullanıcı hep kendinden öncekini suçlayarak işi devralıyor ve bir sonraki projede de ayni hatalar katlanarak devam ediyor. Sektör hatalarından öğrenmeden israf içinde büyüyor.
Bu yönetim koşulları altında tüm dünyayı etkileyen değişim ve belirsizlik sektörümüzün daha da büyük krize girmesine neden oluyor.
Bu değişim sürecinde bir konuda şanslıyız; değişim ve belirsizlik karşısında firmaların çevikleşmesini sağlayan yeni teknolojiler ve yeni yönetim anlayışları 1990’ların sonlarındanberi tüm dünyada bilişim sektörü başta olmak üzere birçok sektörde ilerleme kaydetti, hatta globalde sektörümüzün öncüleri yeni yönetim yaklaşımlarını ve teknolojileri adapte etmek konusunda hayli yol aldılar. Sektörümüz ve insanlık için çok güzel bir gelecek inşa edebiliriz, yeter ki biz alışageldiğimiz bakış açısından ve egomuzdan sıyrılmasını bilelim.
Değişim ve belirsizlik karşısında çözümler geliştirerek fırsatlar yaratan firmalara çevik firmalar diyoruz. Çevik yönetim yaklaşımları, gelişmeyi firmaların teknoloji, sistem ve işgücüne bakış açısını değiştirerek sağlıyor.
Çevik zihin yapısı öncelikle saygı, güven, şeffaflık, liderlik, çözüm odaklılık ve iş birliği gibi kültürel değerlerin gelişmesine odaklanıyor. Çevik organizasyonlarda düşük hiyerarşi ve çok fonksiyonlu takımlar sayesinde hızlı ve doğru karar alınması yeteneği artıyor. Çevik iş yapış şekliningetirdiği sık teslimatla müşteriden geri bildirim alma ve sürekli gelişme kültürü çalışan ve müşteri memnuniyetinin artmasını sağlıyor. Çevik yaklaşımlar iş yapış süreçlerinde israfın bertaraf edilmesine ve sürekli gelişmeye odaklanması ile çalışan aidiyetini artırarak daha kaliteli daha düşük maliyetlerle üretim yapılmasına yardımcı oluyor.
Bizim de yeni binalar inşa etmeden önce sektörümüzü insan, sistem ve teknoloji odağında yeniden inşa etmemiz gerekiyor. İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN YENİDEN İNŞASI yazı dizisinde adım adım bunu nasıl yapabileceğimizi sektörümüzü nasıl geliştirip çevikleştireceğimizi konuşacağız.
Mutlu çalışan, mutlu müşteri ve değer katan işler için
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Demet Demirer
İnşaat sektörü büyük bir değişimin sürecinde.
İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN YENİDEN İNŞASI
İnşaat Sektörü Büyük Bir Değişimin Sürecinde
Avrupa’da eskiyen yapı stoğunun sıfır karbon hedeflerine göre yenilenmesi gereği, iklim krizi ve deprem riskleri nedeni ile yaşam alanlarının doğal afetlere karşı dayanıklı hale getirilmesi ihtiyacı, gelişmekte olan ülkelerdeki artan alt/üst yapı talebi ve savaşlar sonucu oluşan yıkımlar inşaat sektörünün önemini tüm dünya için artırdı. Bu durum inşaat sektörünün dünya genelinde birçok ülkede gayri safi yurtiçi hasıladaki yerinin % 5-6’lardan % 9-10’lar civarına yükselmesine neden oldu.
Barınma ve alt yapı insanlığın birincil ihtiyaçlarından; sağlık, tarım, bilişim, ulaşım, enerji, savunma, hatta uzay ve havacılık sektörlerinin dahi işlemesi için inşaat sektörüne ihtiyacı var. Bu nedenle inşaat sektörünün dünya ekonomisindeki yeri göründüğünden çok daha fazla ve giderek de artıyor.
Sektörün finansal öneminin ötesinde, toplumun esenlik içinde yaşamasında, verimli bir şekilde çalışmasında, içtiği suyun, aldığı nefesin kalitesinde büyük önemi var. Buna rağmen inşaat dünyadaki teknolojik ve yönetimsel gelişmelerden en az nasibini alan sektör.
Bugüne kadar neredeyse sonsuz iş potansiyeline sahip olan inşaat sektörü, tüm dünyada ortaya çıkan ekonomik kriz ve daralma ile verimsiz ve ilkel iş yapış şekliyle yüzleşti. Bugün de inşaat sektörünün iş potansiyelinde daralma yok, ancak temel ihtiyaç olan bu projelerin gerçekleştirilmesi için finans bulunması büyük bir sorun haline geldi. Girişimci bakış açısı ile ifade etmek istersek; erişilebilir maliyetlerle hızlı ve kaliteli üretim ihtiyacı “çok büyük bir fırsat” haline geldi.
İnşaat sektörü olarak bu fırsatı değerlendirebilmek için bazı zorlukları çözmemiz gerekiyor. Artan hammadde ve işçilikmaliyetleri, hammadde kıtlığı, yaşlanan iş gücümüzün dijital dönüşüme olan mesafesi, çalışma koşullarının ağırlığı nedeni ile yeni neslin sektörü tercih etmemesi sonucu iş gücü sıkıntısısektörümüzün önünü tıkıyor. Bütün bu sıkıntıları aşmak için kökten değişim diğer sektörlerde olduğu gibi bizim de kapımızı uzun zamandır çalıyor.
İnsanlık, inşaat sektörü olarak bizden zaman- kalite- maliyet taahhütlerimizi yerine getirmekteki performansımızı iyileştirmemizi bekliyor. İnşa süreçlerimizin ve yapılarımızın:
• Çevre dostu olmasını,
• Mali olarak erişilebilir olmasını,
• Doğal afetlere karşı dayanıklı olmasını,
• Kullanıcılar için huzurlu ve esnek ortamlar yaratmasını ve
• Yaşam boyu performansının yüksek olmasını istiyor.
(kaynak: WEF- Shaping The Future of Construction Industry--6 challenges 2016 )
İnsanlığın mutluluğundan sorumlu olan inşaat sektörü olarak, iş yapış şeklimizi değiştirip bu sıkıntıları aşmamızın zamanı geldi.
Değişim ve belirsizlik tüm dünyayı ve sektörleri etkisi altına aldı. İnşaat sektöründen çağdaş bir endüstri yaratmak için eski zaferlerin egosundan kurtulmaya ihtiyacımız var, çünkü eski bildiğimiz doğrular yeni dünya düzeninde başarımızı engelliyor. Değişmemekte ısrar eden firmalarla ilgili kötü haberleri sık sık duyuyoruz. Sadece 1 Ocak – 17 Mayıs tarihleri arasında 391 inşaat firmasının konkordato ilan etmesibu haberler arasında yer alıyor. Sektörümüzün geçmişi yarım asrı aşan, uluslararası dev projelere imza atmış firmaları ile ilgili finansal kriz haberleri de giderek artıyor.
Daha düşük maliyetlerle daha kaliteli, daha çevreci ve daha kullanıcı dostu binaları daha hızlı üretmek mümkün mü?
İnşaat projelerinin önemli bir bölümü kontrolsüz ortamlarda, birbirini tanımayan ve sonrasında geri bildirim ve öğrenilmiş ders biriktirmeyen, öğrendiklerini sonraki projelereaktaramayan ekiplerle büyük bir israf içinde gerçekleştiriliyor.Her proje yeni ekiplerle yeni tedarikçilerle yeni fırtınalar altında nerede ise sıfır bilgi birikimi ile başlıyor. Süreç içinde bilgi akışı ve geri bildirim kopuyor, tasarımcı – tedarikçi – inşaatçı – satıcı – işletmeci – kullanıcı hep kendinden öncekini suçlayarak işi devralıyor ve bir sonraki projede de ayni hatalar katlanarak devam ediyor. Sektör hatalarından öğrenmeden israf içinde büyüyor.
Bu yönetim koşulları altında tüm dünyayı etkileyen değişim ve belirsizlik sektörümüzün daha da büyük krize girmesine neden oluyor.
Bu değişim sürecinde bir konuda şanslıyız; değişim ve belirsizlik karşısında firmaların çevikleşmesini sağlayan yeni teknolojiler ve yeni yönetim anlayışları 1990’ların sonlarındanberi tüm dünyada bilişim sektörü başta olmak üzere birçok sektörde ilerleme kaydetti, hatta globalde sektörümüzün öncüleri yeni yönetim yaklaşımlarını ve teknolojileri adapte etmek konusunda hayli yol aldılar. Sektörümüz ve insanlık için çok güzel bir gelecek inşa edebiliriz, yeter ki biz alışageldiğimiz bakış açısından ve egomuzdan sıyrılmasını bilelim.
Değişim ve belirsizlik karşısında çözümler geliştirerek fırsatlar yaratan firmalara çevik firmalar diyoruz. Çevik yönetim yaklaşımları, gelişmeyi firmaların teknoloji, sistem ve işgücüne bakış açısını değiştirerek sağlıyor.
Çevik zihin yapısı öncelikle saygı, güven, şeffaflık, liderlik, çözüm odaklılık ve iş birliği gibi kültürel değerlerin gelişmesine odaklanıyor. Çevik organizasyonlarda düşük hiyerarşi ve çok fonksiyonlu takımlar sayesinde hızlı ve doğru karar alınması yeteneği artıyor. Çevik iş yapış şekliningetirdiği sık teslimatla müşteriden geri bildirim alma ve sürekli gelişme kültürü çalışan ve müşteri memnuniyetinin artmasını sağlıyor. Çevik yaklaşımlar iş yapış süreçlerinde israfın bertaraf edilmesine ve sürekli gelişmeye odaklanması ile çalışan aidiyetini artırarak daha kaliteli daha düşük maliyetlerle üretim yapılmasına yardımcı oluyor.
Bizim de yeni binalar inşa etmeden önce sektörümüzü insan, sistem ve teknoloji odağında yeniden inşa etmemiz gerekiyor. İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN YENİDEN İNŞASI yazı dizisinde adım adım bunu nasıl yapabileceğimizi sektörümüzü nasıl geliştirip çevikleştireceğimizi konuşacağız.
Mutlu çalışan, mutlu müşteri ve değer katan işler için
Hepimize kolay gelsin
Demet Demirer
Değişim Mimarı